NEDEN İNGİLİZCE KONUŞURKEN ZORLANIYORUZ

20.03.2011 14:59:08

NEDEN İNGİLİZCE KONUŞURKEN ZORLANIYORUZ

NEDEN İNGİLİZCE KONUŞURKEN ZORLANIYORUZ

 

Neden İngilizce konuşurken zorlanıyoruz .?Niçin çekiniyoruz, konuşamıyoruz? Yıllarca okullarda İngilizce öğreniyoruz, kurslara gidiyoruz, özel öğretmenlerden dersler alıyoruz.  Sonra hala iş İngilizce konuşmaya geldi mi konuşamıyoruz. Bunun farklı nedenleri var elbette. Oldukça yaygın olduğuna inandığım bir neden, ana dilde düşünmek ve bunu öğrenilen dile çevirerek konuşmaya çalışmak. Yani, Türkçe düşünmek ve İngilizce konuşmaya çabalamak.

Ana dilde düşünerek konuşan kişiler konuşmalarına başladıklarında uzun, karışık ve anlamsız konuşmaya başlarlar. Oldukça yavaş, düşüne düşüne konuşurlar. Çoğunlukla sözcük ve cümle aralarında "aa..uuum..." gibi boşluk doldurucular kullanırlar, Çünkü bir yandan konuşurken diğer yandan ne diyeceğini düşünür ve o arada kullanacağı sözcük veya kalıbın İngilizce nasıl söyleneceğini bulmaya çalışırlar. Bu durumda zihin çok işlem yapmaktadır. Bu nedenle hem düşünceye odaklanamaz, hem de çeviri yaptığı diller -Türkçe``den İngilizce``ye- birbirinden yapısal anlamda çok farklı olduğu için gramer olarak yanlış, hatta zaman zaman anlamsız ifadeler ortaya çıkabilir. İngilizce iletişim kurabilmek oldukça sıkıcı olduğu gibi başarısızlıkla sonuçlanır. Konuşan kişi kendini yeterince ifade edemediği için ana dilinde konuşmayı yeni sökmeye başladığı yıllardakine benzer bir ruh hali yaşar.

Ana dilini konuşan insanlar ile sonradan öğrenilen dili konuşanlar arasındaki en önemli farklardan birisi şudur: Ana dilini konuşan insanın kendisini ifade edebilmek için çok seçeneği vardır. Yüzlerce farklı biçimde kalıp kullanabilir. Seçenek zenginliğine sahiptir. Sonradan öğrenilen dil kullanılırken ise öğrenilmiş kalıpların dışına çıkılamaz. Dolayısıyla seçenekler, zengin değildir. Bu nedenle gerek sözel, gerekse yazılı ifade becerisinde kişi sınırlı düzeyde kalır.

Bunun için neler yapmalı?

1- Mümkünse öğrenilen dilin konuşulduğu ülkede bulunmalı ya da pratik yapma imkanı olan turistik yerlere gitmeli. Bir dili öğrenirken o dilin konuşulduğu ortamda olmak çok önemli. Öncelikle anadilimizi nasıl öğrendiğimizi hatırlayalım. Beynimiz biyolojik olarak dil öğrenmeye programlanmıştır. Doğal olarak, verilen kalıpları algılama ve bunları ayrıştırarak depolama, anlamlandırma yetisine sahiptir. Biz ana dilimizi öğrenirken hiçbir özel çaba sarf etmedik. Bilinçli öğrenme süreci olmadan, hiçbir endişe ve kaygı duymaksızın öğrendik anadilimizi.

2-İngilizce film izlemeli, mümkünse kulaklık kullanarak. Böylece dikkatiniz dağılmadan. beynimiz doğrudan kayıt yapabilir. Bu sırada filmi anlamayabiliriz. Fakat beyin doğal olarak dil kalıplarını bir süre sonra ayrıştırma, benzetme becerisine sahiptir.   Film izlerken hoşlandığınız dil kalıplarını not alın ve filmde duyduğunuz tonlamayla tekrarlayın. Bunları yeri geldikçe kullanmaya özen gösterin. Aynı filmi birden çok kez izleyin. Kendi kendinize konuşun. Mümkünse kendi sesinizi kaydedin. Dinleyin. Filmdeki ile kıyaslayın. Mükemmelliği yakalayana kadar devam edin.

3-İngilizce Şarkılar Öğrenmeye çalışmalı. Şarkı sözlerinin anlamlarını araştırın, öğrenin. Şarkı sözlerini yazın. Ezberleyin. Birlikte söyleyin. Söylerken anlamını düşünün. Ne kadar çok şarkı öğrenirseniz dil alanınızın sınırlarını o kadar geliştirirsiniz. Özellikle sağ beyin işlevi olan ritim/müzik zekası ve ritim hafızası, sol beyin işlevi olan sözel zeka ve hafıza ile birlikte tetiklendiğinde öğrenme çok uzun dönemli olarak gerçekleşir. Bu anlamda, şarkılar ile dil becerinizi geliştirmek sizin için hem çok zevkli, hem de beyin uyumlu bir tekniktir. Sonuç ise mükemmeldir.
4- Bol bol İngilizce kaynak okumalı. İngilizce kitap, dergi, gazete, broşür ne bulursanız okuyun. Beğendiğiniz ve kullanabilmeyi istediğiniz dil kalıplarını, sözcükleri içinde bulunduğu cümle ile birlikte defterinize yazın ve tekrarlayın.
5-Sözlük Kullanmayı öğrenmeli. Mutlaka İngilizce`den-İngilizce`ye sözlük tercih edilmeli. Öncelikle seviyenize uygun bir sözlük alın.. Sözcüklerin yanında parantez içinde phonetic transcription (ses alfabesi) vardır. Bunu iyi kullanırsanız, öğrendiğiniz yeni sözcüğün nasıl telaffuz edildiğine de vakıf olursunuz. İngilizce, yazıldığı gibi okunan bir dil olmadığı gibi vurgulaması da ana dilimizden farklıdır. Yanlış vurgu, sözcüğün anlamını değiştirebilir. Bir kelimenin anlamına bakarken, vurgunun hangi hece üzerinde olduğuna dikkat edin.

Kağıt üzerinde İngilizce bilgisi yeterli olmasına rağmen konuşma güçlüğü çeken kişi sayısı çoktur. Bu durum, bir tür sahne fobisine benzer. Bu kişiler İngilizce konuşmak için ağızlarını açtıkları zaman herkesin kendilerini dinlediği, hatalarını bulacakları, gülünç duruma düşecekleri korkusunu yaşarlar. Bu tür korkuları aşmak için hayata bakış açısını değiştirmek gerekir. Hata yapmak, öğrenme sürecinin doğal sonucudur. Bu arada, beyin tesadüfi hatalar yapar. Bu çok doğaldır. Bunları bir süre sonra kendi kendine düzeltir. Doğru kayıtları aldıkça, yanlışları ayıklar. Siz yeter ki beyninize doğru kayıtları vermeye devam edin.



1

8 ilde MAHZEN-36 operasyonu: 42 şüpheli yakalandı

2

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırısında 7 Filistinli yaşamını yitirdi

3

Fenerbahçe'nin yeni teknik direktörü belli oldu! Ali Koç Jose Mourinho ile anlaşmaya vardı

4

MSB duyurdu: Pençe-Kilit'te 1 şehit

5

“MİLLİ TOGG” ŞEHİT AİLELERİNE HİZMET VERMEYE BAŞLADI