Kanlı Noel- 24 Aralık 1963-KIBRIS
Kanlı Noel- 24 Aralık 1963-KIBRIS
Kıbrıs 1963 yılının 21 Aralık günü itibariyle olağanüstü bir Rum vahşetine maruz kaldı. Silahsız Türkler kurşunlarla cezalandırıldı, tek suçları Kıbrıs´ta yaşamaktı. Kıbrıs adası bütün tarihinin en belirsiz günlerini yaşıyordu. Rumlar Hz. İsa´nın doğumunu bahane ederek sokaklara dökülmüşlerdi. 1960 yılında adada bir cumhuriyet kurulmasına rağmen Makarios bu anayasayı kabul etmedi ve kendi lehinde değiştirilmesi için Türk tarafına öneride bulundu. Fakat Türk kesimi bu öneriyi reddetti. Rumların bütün amacı Türkleri karşılık vermeye iterek katliamları meşrulaştırmaktı.
Açık ve bağımsız kaliteli gazetecilik sunmaya devam etmek için desteğinize ihtiyacımız var.
Facebook Sayfamızı beğenerek ve dostlarınızla paylaşarak, haberlere ilk ulaşan Siz olun.
Kaybolmuş hayatların yürek burkan hikayeleri?
Tarihler 1 Ocak 1964 tarihlerini gösterdiğinde Sadrazamköy´de aslında Türk olan yedi kişilik bir aile Rumlara çobanlık yapıyordu. Onlar bilemezlerdi yıllardır hizmet ettikleri insanların onların canlarına kastedeceklerini. Rumlar yedi kişilik aileyi öldürüp kuyuya atmışlardı. Kan dondurucu bu vahşet aslında toprakla veya egemenlik haklarıyla örtbas edilemezdi. Baba Rahmi Hasan (59), Anne Ayşe Rahmi (42) ve ailenin çocukları olan Hasan (15), Zahide (12), Ahmet (7), Şerife (5) ve Mustafa (2) zalimce katledildiler. Yedi kişilik aile hiç bilmedikleri bir davanın ve savaşın ortasında günahsızca katledildiği ve ailenin gömüldüğü toprak parçasında yıllar sonra barıştan bahsedeceklerdi. Fakat bu aile Girne´nin Karşıyaka (Vasilya) köyünde doğmalarına rağmen hayatlarını Rumlara çobanlık yaparak sağlıyorlardı.
Karşıyaka (Vasilya) köyü 1956´nın 18 Martında sarhoş Rumlar tarafından basıldı. Kadınlara saldırarak ihtiyarları tarumar ettiler. Köyün erkekleri dışarıdayken yapılan bu saldırı sonucunda 75 kişinin yaşadığı köyde 17 ağır yaralı vardı. 1963 katliamına kadar köylerinde kalan Türkler 1964 yılının başlarında daha güvenli bölgelere göç etmek sorunda kaldılar. 1964 yılında ayrıldıkları köylerine ve bütün eşya ve evlerini bıraktıkları köylerine ancak 11 sene sonra geri dönebildiler.
24 Aralık günü İbrahim Nidai ve Şevket Kadır Lapta köyünden Girne´ye haber almak için yola çıkmışlardır. Fakat iki gençten ne bir haber nede kendileri dönebilmişlerdir. Her gece köye nöbet tutuluyordu; fakat iki genç geç saate kadar halen gelmeyince köyü bir endişe kapladı. Bir gün sonra bütün ümitleri tüketen o haber gelmişti. Gençler Rum çetelerin eline düşmüş ve Ayyorgi kireç ocaklarında canice yakılmışlardı. Ölümler arttıkça köyü aynı telaş sardı. Rumlar 4-5 bin kişilik gruplarla toplanmışlardı ve 350-400 Türk ne kadar dayanabilirdi? Adanın Türk halkı ve mücahitler ellerine geçen en eski silahlarla bile Rum çetelerine karşı savaştılar.
EOKA ve Rum çeteleri birleşerek köylere saldırmaya başlamıştı. Yer Lefkoşa´nın batısında bulunan Kumsal semti? Semte gelen Rumlar İrfanbey Sokağına ulaştığında Mürüvet Hanım çocuklarına pijamalarını giydiriyordu. Fakat birden kapının önündeki Rumları fark etti ve çocuklarıyla birlikte küvetin içinde saklandı. İki evladı ile küvete sığınan sessizce ölümün ayak seslerini dinlemeye başladı. Evin sahibi olan Hasan efendi ve Feride hanım ise yine banyoya sığındılar. Ev sahibesinin kardeşi olan Nuvber ise beş aylık bebeğiyle banyoya saklandı. Zaman ilerledi ve Rum çetesi kapıyı kırarak içeri girdiler. Evde bulunan insanlara çoluk çocuk demeden otomatik mavzerle 15, storn otomatik tabanca ile 12 ve diğer mavzer silahlarla 6 el ateş ettiler. Rumlar Kumsal köyüne saldırıyorken hiçbir destek kuvvet gelmedi. Birlikler iki gün sonra köye ulaştığında 2 numaralı evdeki banyonun ışığı açıktı. Duvarlar kanlarla ve et parçaları ile kaplıydı. Bir kadın banyo küvetinde cansız üç yavrusuyla birlikte can vermişti. Hakan ve Kudsi annelerinin kucağında can vermişlerdi. Rumların gözü kan bürümüştü. Yoksa hangi ideoloji veya amaç küçücük bedenleri kendilerine hesap görürler ki. Kıbrıs Türk Alayı Binbaşısı Dr. Nihat İlhan eşi ve ufacık yavruları Rum çeteler tarafından böyle katledilmiştir.
Türk gazeteciler Lefkoşa Havaalanına indirilmiyor ve diğer uçaklarla belge veya yazı alışverişleri yasaklanıyordu. Peki ama bütün dünyanın görmesi gereken katliam fotoğrafları dünyaya nasıl servis edilecekti? Nihayetinde bir fırsat ellerine geçecekti. Ankara´dan gelen bir tıbbi uça alana iniş izni almış ve gidişte yaralıları alacaktı. Gelen uçakla Ankara Vali muavini de gönderilecektir; fakat vali aranacaktır. Hemen bütün çalışmalar toplandı, fotoğraflar yazılarla birlikte zarflara konuldu. Fotoğraflar ve yazılar Türkiye´ye nasıl gönderilecek ti? Doktorlar ve gazeteciler bir araya gelerek bu soruna bir çare bulmaya çalıştılar.
Rumlarla yapılan mücadelede ağır yaralanan 5 mücahitten 3´ü hayatını kaybetmiştir. Yaralılardan Vural Türkmen aslında Türk Mukavemet Timleri Gizli Örgütü´nün (TMT) bir üyesiydi. Türkmen Dr. Kaya Bekiroğlu, Dr. Naim Adiloğlu, Dr. Ezel Örfi, Dr. Şemsi Kazım ve Kimyager Cahit Rüstem ekibi tarafından kasıklarından boğazına kadar alçıya alındı. Belgeler ve resimler Türkmen´in göğüs ve sırt bölgesine yerleştirildi. Daha sonra Türkmen Kızılhaç görevlileri tarafından uçağa bindirilir. Etimeskug Askeri Havaalanına inen Türkmen indiğinde belgeler ve resimler Türk yetkililere teslim edildi.
Kıbrıs katliamı Türkmen sayesinde bütün dünyaya duyuruldu. Katliam kanıtlandıktan sonra karargahta tutulan Türk askerleri harekete geçtiler. Kıbrıs müdahalesinde Türkiye artık Batılı devletlere kanıt sağlayabilirdi. 15 Ocak 1964 tarihinde yayınlanan fotoğraflara dayanarak Londra Konferansı düzenlendi. Dönemin Başbakanı olan İsmet İnönü bizzat hastaneye gelerek Vural Türkmen´i kutladı. Fakat İnönü yan tarafta yatan mücahit tarafından Kıbrıs´a müdahale için telkin edildi. (Kanınızda zerre kadar Türk kanı varsa Kıbrıs´a müdahale edersiniz). Siyah beyaz tek kare fotoğraf Türklerin meşru müdafaa hakkını bütün dünyaya kanıtlamıştı.
kaynak :fikir haber