ÖMER MARAŞLI


Gerçek Sosyal Devlet

Gerçek Sosyal Devlet


Yıl 2015.

Ortalama standartlara sahip Anadolu köylerinden birisinde kara yağız genç baba, geniş ailesiyle birlikte yaşıyor, evinin geçimini sağlamak için inşaat boyacılığı yapıyordu. Boş zamanlarında babasının işlerine yardım ediyor, kimseye muhtaç olmadan geçinip gidiyor, yaşadığı her gün için aldığı her nefes için rabbine şükrediyordu. Evlendiği amcasının kızıyla mutlu mesut bir hayat yaşıyordu. İlk çocuklarını büyütmüşler, ikinci çocuklarını kucaklarına almak için günleri saymaya başlamışlardı.

Doktor ana karnındaki çocuğun birtakım sıkıntıları olduğu, akraba evliliği sebebiyle olabileceğini, isterlerse çocuğu alabileceğini söyledi. Ana karnındaki çocuğu aldırmak onların literatüründe yoktu. Mevla ne verdiyse kabul edeceklerdi.

Günü gelip doğum gerçekleştiğinde doktorlar çocuğun yaşayamayacağını en fazla iki üç günlük ömrü olduğunu söylediler. Omurga eğri, ağız ve damak oluşmamış, cinsiyet belli değil, kalp delik, beyinde sıvı var ve daha fazlası. Daha önce boğun eğdikleri ilahi takdire yine boyun eğerek doktorların tavsiyesi doğrultusunda bebeği kuvözde bırakarak hanelerine döndüler. Ancak mahalle baskısı peşlerini bırakmadı: Çocuğu niye kuvözde bırakıp döndülerdi, sabiye yazıktı, doktorlar yanılabilirdi, onlara düşen işin peşini bırakmamalarıydı vs?

Netice itibariyle acılı babayla aynı zamanda kayınbabası olan amcası, hastanenin yolunu tuttular. Doktorlar meseleyi ve bebekteki anomalileri tekrar anlatıp çocuğun yaşama imkanı olmadığını ama yapılacak bir çok ameliyattan sonra bebeğin bir kaç gün görünen ömrünün sadece bir kaç haftaya çıkabileceğini, dünyada nadir örnekleri olduğunu, ancak bulundukları şehirdeki imkanların bu tedaviyi ve ameliyatları yapmaya yetmeyeceğini, İstanbul´a gitmeleri gerektiğini söylediler. Doktorların girişimiyle İstanbul´dan iki büyük özel hastane bebeğin tedavisiyle müştereken ilgilenmeyi kabul ettiler.

İstanbul´dan kalkan tam donanımlı tam ambulans uçak sağlık ekibiyle kentin havaalanına indi, bebeği havaalanına taşıyan tam donanımlı ambulanstaki sağlık ekibinden bebeği teslim alarak İstanbul´a döndüler ve havaalanında bekleyen tam donanımlı ambulansla hastanelerine intikal ettiler. Baba ve dede de İstanbul´a ulaşarak beklemeye başladılar.

İki büyük özel hastanenin ilgili doktorları ilk muayene ve tetkiklerin ardından bebeği ameliyata almaya karar verdiler. Her adımda bilgilendirilen baba ve dede beklemekten başka bir şey yapamıyorlar, sadece bekliyorlardı.

Ameliyata alınan minik yavru, ameliyat tamamlanamadan, henüz açamadığı gözlerini dünyaya tamamen kapayarak bu âlemi terk eyledi.

Acılı baba ve dede acılarının yanına, minik bedeni şehirlerine, köylerine nasıl taşıyacakları telâşını da eklediler. Aradıkları bir tanıdıkları telaş etmemelerini, büyükşehir belediyesinin ücretsiz cenaze nakil hizmeti olduğunu, sadece ilgili numarayı arayarak durumu ve cenazeyi nakil taleplerini bildirmelerini söyledi.

Netice itibariyle hastaneye gelen cenaze nakil aracı, gerekli işlemlerin tamamlanmasının ardından minik bedeni, acılı baba ve dedeyi alarak yola çıktı. Salimen köylerine ulaşıp topraktan gelen yavruyu toprağın koynuna teslim ettiler.

Düşük gelirli ailenin bütün bu süreçler sonunda ceplerinden masraf olarak kocaman bir rakam çıkmıştı. O rakam kocaman bir sıfırdı. Çünkü devlet yeni doğan çocuklara sunulan sağlık hizmetlerinin tamamını koşulsuz olarak karşılıyordu.

Bu hikâye ve bunun gibi sayısız hikâye sessiz sedasız gerçekleşirken, diğer taraftan rakı masalarında oturan şükürsüzler, kusmuklu ağızlarıyla sosyal devlet naraları patlatıyorlardı...

(Gerçek bir hikayedir)

Ömer Maraşlı